Skip to main content

KUANTUM KURAMI VE İNSAN

               Kuantum konusunu merak edip incelemeye başladığınızda pek çok kaynak bulabilirsiniz. Bende zamanında  merak içerisinde aramıştım oradan biliyorum. Kimisi çok bilimsel ve anlaması çok zor kimisi çok bilim dışı. Bu yüzden bana açık ve sade en iyi açıklamayı yapan bir kaynaktan sizinle biraz kuantum üzerine bir yazı yazmak istedim. Doç. Dr. Haluk Berkmen’in açıklamalarından aklımdan kalanlarını paylaşmak istedim bu yüzden. Kendisini tanımasam da saygı ile anıyorum. Doğal bir olay gözlemlenirken ve sayısal ve bilimsel olarak açıklanmaya veya anlaşılmaya çalışılırken aslında kendi akıl, zihin ve mantığımızı kullanıyoruz. Bir deney yapıyoruz bize ışık dalgasal diyor başka bir deney yapıyoruz enerji parçacığı-foton diyor ışık için. Yani bir deney dalga özelliğine sahip diyor diğer deney parçacık özelliğine sahip diyor. Göreceksiniz ki gözleyen ve gözlenen ayrı ve bağımsız değil birbirinden. Tüm adına madde denen nesneler de dalga ve parçacık özelliği gösterebilir aslında. Çünkü her nesne bir enerji türü yani sınırları kesin olmayan değişim içerisinde olan yapılar.  

                Kuantum kuramı maddeyi enerji olarak tanımlıyor ve maddeler arası etkileşimleri enerji alanlarının etkileşimi olarak görüyor diyor Berkmen. Tüm evreni birtakım enerji alanlarının ortamı olarak görebiliriz kısacası. Hareket ise enerji alanları arasında bir çeşit alış-veriş veya dalgalanma olarak açıklanabilir. Her insanda bir enerji alanı sevgili dostlar. Hepimiz çevremiz ile sürekli enerji alış-verişi yapıyoruz. Beslenmeden tutun da büyümeye, hatta düşünmeye kadar her eylemimizde bir enerji alış-verişi var. Fiziksel bedenin çevresinde de göze görünmeyen bir enerji alanı bulunuyor. Reiki ve enerji çalışmaları yapanlar zaten bu alanları hissedebiliyor, görebiliyor. Bu enerji alanımız çevremizdeki diğer enerji alanları ile etkileşir, titreşime girer ve rezonansa ulaşır. Rezonans hakkında bir yazı paylaşmıştım sizlerle daha önce arzu edenler web sayfamda onu da okuyabilirler. 

( https://gamzecatak.com/danismanliklar/blog/144-rezonans-yasas%C4%B1-nedir )

 

                Titreşen bir diyapazonun diğer bir diyapazonu da titreştirmesine benzetebiliriz rezonansı. İki diyapazon aynı rezonans frekansına sahipse birine vurduğumuzda diğerinden de ses geliyor. İnsanlar da rezonansa girerek birbirlerini etkiliyorlar. Rezonans olduğunda bilgi içselleşir ve zihinde kalmıyor ve tüm bedende kayıt olur. Buna da yaşam bilgisi diyebiliriz diyor Berkmen.  Yaşam bilgisi tüm hücrelere yayılan holografik bir bilgi türüdür diyor. Kuantum kuramı açısından “zaman” ölçülebilen bir şey değil. Mutlak zaman diye bir şey yok. Her cismin yer aldığı uzay alanına ve hızına bağlı olarak değişen göreceli bir kavram. Bu yüzden de “an” önemli. Her olayın oluştuğu an önemli. Hepimiz sürekli an içinde var oluyoruz. Yaşam bilgisi anda açığa çıkıyor. An bir nokta gibi ve boyutu yok. Zamanı ise bir çizgi çünkü  bir süre içeriyor. Bunlar birbirine indirgenebilen kavramlarda değiller. Ancak “an” denen noktasal simgelenen zamanın sonsuzluğa açılabilen bir yapısı var. Muazzam bir bilgi değil mi? Sonsuzluğa ulaşmak için zamanın otobanlarında kaçırdığımız anları düşünürsek :) 

                Neyse konumuza geri dönelim. Biz insanlar hem biolojik hem psikolojik hem de sosyal bir varlığız. Bedensel ve tinsel bir yapımız var. Hem tin hem beden de “cevher” denen bir kaynağa bağlı ve bu kaynakta sonsuz ve bütünsel “ruh” olarak adlandırılıyor. Her insan da bu sonsuz kaynaktan kendi payına düşeni alıyor hayatta. Bunun içinde hem tin hem de beden boyutlarının kökenine ulaşabilmek önemli bir mevzu. Kuantum kuramında bir sav var deneysel olarak kanıtlanan. Eğer bir yapı başlangıçta bir bütüne aitse o yapıyı parçalasanız bile parçalanan parçalar bütünle etkileşim halindeler. O bütünden gayrı bir ve bağımsız değiller. Hem o parçalar kendi aralarında hem de bütünle etkileşim halindeler. Bu bilginin derinliğini hissedebiliyor musunuz dostlar sizde? Ben 10 yıl kadar önce bu konulara merak salmaya başladığımda her bilgi büyülenmiş gibi hissetmiştim. Hatta bir belgesele denk geldiğim de hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. Konudan sapmadan devam ediyorum. Bu parçacıklar da bütünü unutmayan bir özel bellek var ve dışarda yeni bir durum oluştuğunda da birbirlerine haber veriyorlar.

                Biz insanlarda sonsuz ve tümel ruhtan ortaya çıkan varlıklar olduğu bilgisi ile kuantumun bu bilgisini birleştirince sevgili dostlar ruhumuzla bağımızın hiç kopmayacağını görebiliyoruz. Kimi insanların ruhları ile bağlantıları kopuk diyebilirsiniz o da doğrudur. Çünkü insan da bir de özgür irade kavramı var. Belki de kopartmayı ve hissetmemeyi seçmiştir kim bilir! Yarın ki yazımda da bu kaldığımız yerden devam etmek istiyorum. Sevgi ile kalın. Gamze.